Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | baştan çıkarıcı | seduction n. | ||
The allure of power can be a seduction that leads people astray. Gücün cazibesi insanları doğru yoldan saptıran bir baştan çıkarıcı olabilir. More Sentences |
||||
General | baştan çıkarıcı | seductive adj. | ||
It's a seductive idea. Bu baştan çıkarıcı bir fikir. More Sentences |
||||
General | baştan çıkarıcı | tempting adj. | ||
I'm not tempting them. Onları baştan çıkarmıyorum. More Sentences |
||||
General | baştan çıkarıcı | temptress n. | ||
General | baştan çıkarıcı | languorous adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | tantalising adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | enticing adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | tantalizing adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | teasing adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | temptatious adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | honey-tongued adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | inveigling adj. | ||
General | baştan çıkarıcı | seducive adj. |